Ege | Konular

Denizli'nin Geleneksel El Sanatları ve El İşlemeleri

Denizli’nin Tavas, Acıpayam, Çameli, Güney ve Çal ilçelerinin kırsal alandaki yerleşme ünitelerinde el sanatları çalışmaları yapılmaktadır. Özellikle ev hanımları ve genç kızların çeşitli renkte ince ipliklerle; tığ, iğne, mekik gibi araçlar kullanarak yaptıkları “oyalar” sürdürülmekte bu zarif ve geleneksel el isleri günden güne rağbet görmektedir. il merkezi ve köylerinde başörtüsü (burgu), bohça, sofra takımları, yastık kılıfları, karyola etekleri, perdeler, sandık örtüleri, masa örtüleri, bohçalar üzerine islenen çeşitli motifler genç kızlarımız tarafından günümüzde de yapılmaktadır.

Tavas yöresinde tel kırma denilen teknikle yapılan örtüler eski özelliğini yitirmişse de devam etmektedir.

Ayrıca yapılan diğer el sanatları ise şunlardır:

DOKUMACILIK

DERİCİLİK

TESTİ VE BARDAK

URGANCILIK

BAKIRCILIK

BIÇAKÇILIK

BAKIRCILIK

Bakir isletmeciliği geleneksel el sanatlarından olup, Denizli merkezindeki Kaleiçi’nde yüzyıllardan beri varlığını sürdürmektedir. Burada birçok sofra takımı, çanaklar, iliştirler, kasık, kepçe, kevgir, sini, leğen, yemek tencereleri, kazanlar, ibrik vb. mutfak eşyaları imal edilmektedir. Günümüzde bu sanatı sürdürenlerin şayisi oldukça azdır.

Bakırdan yapılan mutfak malzemelerinin yerine çelik, alüminyum, porselen, çinko ve plastik gibi maddelerden yapılan daha ucuz ve kullanışlı kalkacaklar almıştır. Günümüzde bu sanatı devam ettiren ustalar çoğunlukla turistik olan bakırdan yapılan sus eşyacılığına yönelmişlerdir.

BIÇAKÇILIK

Serinhisar ilçesinin yatağan Kasabası’nda, Yatağan Babai’nin yadigarı olan demircilik sanatı, koyun kurulduğu tarihten beri devam etmektedir.

Buna bağlı olarak bıçakçılık sanatı gelişmiş olup, bıçak, çakı, tahra, balta, makas kırklık, saban demiri ve pala gibi is aletleri günümüzde de yapılmaktadır. Ülkenin her yerine gönderilerek, Yatağan insaninin maden sanatındaki yaratıcılığı ve tarihten beri süregelen ata sanatı tanıtılmaktadır. Yatağan adıyla özdeşlenen palalar, literatüre “Yatağan” olarak girmiştir. XIII.yüzyılın baslarında Osman Gazı’nın askerleri de, kendi sanatkarları tarafından imal edilerek, erleri tarafından kılıç yerine kullanılmış, büyük bıçaklar, Türkiye’nin her yerinde Yatağan palası adini taşımaktadır.

DENİZLİ HOROZU

Her horoz kendi kümesinde öter
Denizli Horozu ise her yerde öter

“Tanrıya şukur, burada her şeyim var. hayatımda yalnız bir şey eksik: Horoz sesi..” diyordu New York’ta yasayan Denizlikli zengin bir is adamı. bahsettiği horoz Denizli Horozuydu. Horoz özlemini kelimelere dökerken modern dünyanın bir gerçeğini de dile getiriyordu.

“Ben bir şafak vakti Denizli’de horoz sesleri arasında doğmuşum… Sonra da yıllarca ayni güzel sesle uyandım… Her sabah muntazam kurulmuş bir saat gibi öten horozumun sesiyle yataktan fırlıyordum. Simdi sana bir şey söyliyeyim mi?.. 21 yıldır burada horoz sesi işitmiyorum… Modern şehirciliğin ilk alıp götürdüğü şey, altın sesinden çok daha tatlı olan horoz sesi… Uygar hayat kentte, evvela horozun sesini kesiyor…”

Denizli’nin sembolü olan “Denizli Horozu”, renk ve vücut yapısı itibariyle ahenkli uzun ve güzel ötüşleriyle, ilimize en uzak yörelere kadar isim yapmış yerli bir ırkimizdir. Bazılarına göre Osmanlı İmparatorluğu zamanında Arnavutluk’tan İstanbul’a getirilen uzun ötüşlü Berat Horozlarının Denizli’ye getirilmesi ve Denizli’deki yerli tavuklarla melezleşmesinden oluştuğu söylenmekte ise de bu doğru değildir.

Zira renk ve vücut yapısı bakımından aralarında hiç bir benzerlik yoktur. Denizli Horozu bu bölgedeki insanların eskiden beri uzun ötüşlü horozlara gösterdikleri özen sonucu kendiliğinden oluşmuş bir ırktır.

Denizli Horozu’nun gözleri siyah ve sürmelidir. bacakları koyu gri veya mor, ibik balta ibik seklinde, kulakçık kırmızı veya kırmızı üzerinde beyaz benekli genel renk, siyah kirli beyaz ortaklasa karışım halindedir. Bazen kanat tüyleri üzerinde kahverengi renkler bulunur. Al horozlarda ise siyah-kırmızı ortaklasa karışım halindedir. Canlı ağırlık ortalama 3-3.5 kg. civarındadır.

Denizli Horozları renklerine, vücut yapılarına ve ibik şekillerine göre 3′e ayrılır. renklerine göre Demirkır, Pamuk kir, Kınalı, Al, Siyah ve Kürklü olmak üzere 6 tipe ayrılırlar. Vücut yapılarına göre Yüksek boyun, Sulun, ve Küpeli olmak üzere 3 tipi vardır. I bık şekillerine göre ise Geniş ibik ve Dar ibik olmak üzere 2 tipi vardır. Denizli Horozu’nun sesi, tonuna ve netliğine göre de sınıflandırılır. Ses tonuna göre ince, davudi, kalın ses olmak üzere 3′e ayrılır. Davudi ses, ince sesle kalın ses arasında ve kalın sese yaklaşan tek bir sestir. Niteliğine göre net ses, hüzünlü ses, cırtlak ses, dalgalı ses (alaycı ses) olmak üzere 4′e ayrılır.

Denizli Horozları’nın ötüşleri bütün kabiliyetin ortaya konulmasıyla yapılır. Ötüşleri, ötüş anındaki vücut pozisyonuna göre Aslan Ötüş, Kurt Ötüşü, Yiğit Ötüşü, Pus Ötüşü olmak üzere 4′e ayrılır. İyi bir Denizli Horozu’nda görünüş canlı; bacaklar, boyun uzun ve kuvvetli; göğüs geniş ve derin; kuyruk dik basa doğru meyilli olmalıdır. tavukça da ayni özellikler aranır. Denizli Horozları’nın birinci yılda ötüş uzunlukları 20-25 sn. olmaktadır. Tarım il Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Denizli ırki üretim birimince yetiştirilen Denizli Horozları genel olarak 100 baslık bir suru halinde elde tutulmaktadır. Damızlık horozlar seçildikten sonra kalanlar; Mart, Nisan ayından itibaren yurdun çeşitli yerlerinden gelen taleplere göre satılmakta, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran aylarında civciv satışı yapılmaktadır.

DERİCİLİK

Denizli yöresinde dericilik sanatı da dokumacılık kadar eskidir. Bu uğraş Türkmen Boyları’nın, Denizli yörelerine yerleşmesinden sonra daha da değer kazanmıştır.

Dericilik genellikle bol akarsu olan yerlerde yapılırdı. Bunlar arasında merkezi Honaz, Yeşilyuva ve Buldan ilcesine bağlı Nar lidere Koyu, tabakçılık ve çizme yapımında gelişmişti. Osmanlı döneminde de önemini koruyan bu sanat, ayakkabıcılık, çizme, cilt, silah aksesuarı ve saraçlık olarak gelişmişti. Hayvan koşumları ve eğerleri, deri ve köseleden üretilmekteydi. Elvan deri olarak nitelendirilen deri örnekleri arasında siyah, kırmızı ve sari renkler unluydu. Yakın bir zamana kadar bu renk derilerden kadınlara, genç kız ve gelinlere Hitit tipinde burnu kalkık, pullu ve islemeli zarif terlikler yapılırdı.

Yeşilyuva geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli bir dericilik merkezidir. XIV.yüzyılda kasabanın alt eteklerine değin akan ve kentin ortasından gecen İlhan ve Macar dereleri boyunca, yüzlerce tabakhane kurulmuştur. Bu tabakhanelerde islenmiş olan kösele, sahtiyan ve meşin gibi deri ürünler Konya, Antalya, Girit, Rodos, Muğla ve İzmir’e gönderilmekteydi. Günümüzde de yöre insani geçimini çoğunlukla ayakkabıcılıktan sağlar ve hemen her evin küçük bir ayakkabı imalathanesi bulunur. Daha önceleri elle dikilen ayakkabılar, günümüzde teknolojik gelişmeyle birlikte yerini makinalara bırakmıştır.

Geçmişte bir ayakkabının her aşamasını kendileri yapan ustalar buğun sadece belirli bir parçasını yapmaktadır. Böylece ayakkabıların belirli bölümleri üzerinde ustalaşma olmaktadır. Bu durum daha seri ve istenilen niteliğe yol açmıştır. Bu aşamalar saya kesimi, saya traşçılığı ve saya dikimidir. Yeşilyuva günümüzde Türkiye’nin kösele ihtiyacının %80′ini karşılamaktadır. Ayakkabıcılık, ayakkabı kesme, taban yapıştırması, freze, fora, boyama, ayrı ayrı isler haline gelmiştir. Bu mesleğe bağlı olarak semercilik, saraçlık meslekleri de yaygındır.

DOKUMACILIK

Denizli’de dokumacılığın kökeni antik Didemlere dayanır. Bu temel uğraş Çürüksü ve Büyük Menderes Vadileri’nin Türkler tarafından iskan edilmesinden sonra da gelişerek devam etmiştir. Dokumacılığı genellikle kadınlar yapmaktadır. Çürüksü Ovası’nda yetiştirilen kaliteli pamuklar, iplik haline getirilir. Ceviz yaprağı, soğan kabuğu, palamut, sumak, mazi birçok ot ve köklerden edilen boyalarla renklendirilmekte, yörede beslenen uzun ve ince tüylü bir koyun cinsinden elde edilen yünlerden de zarif yünlü kumaşlar dokunurdu. Her iki türdeki iplik elyafının iyi nitelikli olusu ve kuvvetlice girilmesi, kumasın kaliteli ve uzun sure dayanmasını sağlıyordu.

Bu kumaşlar yapıldıkları kentin adi ile anılır, yurtiçi ve yurt dişi pazarlara da ihraç edilirdi. İbni batuta’ya göre burada esi benzeri olmayan altın islemeli pamuklu elbiseler dokunurdu.

Osman Gazı’nın kişisel eşyaları arasından, denizli tülbentleri, saray kadınları için iç çamaşırlık ince beyaz bezler, bayraklık kırmızı kumaşlar, şalvar çıkmıştır. Issak Fakir, XIV.yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Sultani I.Murat’a ve germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızının Yıldırım Beyazıt ile evlenmesi nedeniyle, Denizli’den alemli ak bezler alındığını söylemektedir. XIII.yüzyılda Denizli’yi ziyaret eden Evliya Celebi de, Akdag’ın beyaz pamuk bezinin, Acem ve Musul bezinden daha ince olduğunu yazmaktadır. XIV.yüzyılın baslarına değin Denizli’de dokumacılık gerçek bir sanat niteliği taşımaktaydı. Bu donemde bölgedeki bez gereksinimini, tamamıyla yöredeki üreticiler karşılıyordu.

Denizli’ye ilk yabancı dokuma 1872′de girdi. Japon ürünlerinin yerli ürünle rekabeti 1920′lerin sonlarına değin surdu.

1914′ten önce Denizli dokumaları renk ve desenleri ile ustun nitelikte ürünlerdi. Her bölgenin unlu dokumaları olduğu gibi, kimi ustaların kendi adlarıyla bilinen ürünleri de bulunuyordu. I.Dünya Savası sırasında dokumacılık sanatı epeyce durmuştur. savaştan sonra da eski canlılığına kavuşamamıştır.

El dokumacılığı bu donemde yaygın biçimde evlerde ve atölyelerde yapılmaktaydı. 1927′de dokuma tezgahı olmayan ev yok gibiydi. 423dokuma atölyesi vardı.

Denizli merkezi dışında, Buldan, Sarayköy, Babadağ, Tavas, Kızılcabölük ve Kale’de koklu, gelişmiş bir dokumacılık bulunmaktadır. Özellikle Babadağ, Kadıköy dokumalarıyla, Buldan ise beziyle Anadolu’da un salmıştır. Dokumacılığın büyük çoğunluğunu yatak çarşafları ve alacalar oluşturur. basmacılık ve kuşakçılık en gelişmiş tekstil dallarından biriydi. Ayrıca kimi köylerde yünden “Kil car” denilen şalvarlık dokunurdu.

Serinhisar’da yünden menevrek, kil car, çakşırlık, kara kuzu yününden şalvarlık dokunurdu. Bekirli ve Çal’ın Orta koy Köyü’nde ak bez ve alaca bezler imal edilmiştir. Burgu, bohça, perde, yastık kılıfı islemeleri Buldan ve diğer bazı köylerde üretilmiştir. Güney ilçesi Ezilen ile Çal’ın Sualler Kasabası’nda hali ve kilim dokumacılığı gelişmiştir. Hali, kilim, heybe, torba, çul, çuval seccade gibi kaba dokuma sanayi ürünlerinin tarihi de çok eskilere dayanmaktadır. Halıcılık Yatağan, Bozkurt, ve Çal ilçelerinde gelişmiş bir sanattır. Sualler Kasabası’da kilimleri ile unludur.

Acıpayam’ın Yeşilyuva Kasabası’nda 1960′dan önceki yıllarda yolluk, kilim, heybe ve torba dokuyan basit tezgahlar bulunmaktadır. Bu ilkel tezgahlarda kasabanın ihtiyacı karşılanırdı. Bu dokumalardaki ipler evlerde eğrilir ve boyanırdı. Buğun kasaba yun ip boyama ustaları vardır. ve eski yöntemle ipleri boyamaktadırlar. kadınlar da kilim ve yolluk dokumaktadırlar.

TESTİ VE BARDAK YAPIMCILIĞI

Testi, toprak bardak, küp, saksı Serinhisar ilçesinde çok eski yıllardan beri devam eden bir sanat dalıdır. Yörenin kırmızı toprağı, bardak yapımcılığına uygun olduğu için, bu sanat dalı ilçede gelişme göstermiştir. Testi ve bardak yapımcılığı çok uzun ve zahmetli bir is olduğundan, yeni yetişenler bu mesleğe ilgi göstermemektedirler.

URGANCILIK

Serinhisar ilçesinde urgancılık ata mesleklerinden biri olup, varlığını günümüzde de sürdürmektedir.

Bu isi genellikle kadınlar yapmaktadır. Erkeklerde üretilen urganların pazarlama isleriyle uğraşmaktadır.