Ege | Konular

Kütahya Evliyaları

AHMED DEDE

On altıncı asır âlim ve velîlerinden. Kütahya yakınındaki Garbala köyünde doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1570 (H.978) yılında vefât etti.

Küçük yaştan îtibâren Kütahya ulemâsından dersler aldı. Din ve fen ilimlerinde söz sâhibi oldu. Bundan sonra tasavvuf yolunda ilerlemek üzere büyük velî Şeyh Sinan Karamânî hazretlerinin sohbetlerine katıldı. Onun kalplere, gönüllere tesir eden bereketli sohbetlerinden istifâde etti. Yine Şeyh Abdüllatîf Efendi hazretlerinin de derslerinde ve sohbetlerinde bulundu. Onun mübârek nazarları ile yüksek derecelere kavuştu.

Bir gün yanında bir arkadaşı ile hocalarının yanına vararak, kendisinden, içlerinden geçen arzu ve isteklerin gerçekleşmesi için duâ etmesini istediler. Bu istek üzerine Şeyh Abdüllatîf Efendi bir müddet murâkabeye, düşünceye daldı. Daha sonra Molla Ahmed'e dönerek; "Siz içinizdeki arzuya uygun olarak ilim ve mârifete kavuşup, bitmez tükenmez bir nîmete ve hayırlı uzun ömre sâhib olacaksınız." dedi. Sonra arkadaşına hitâben; "Siz de içinizdeki isteğe uygun olarak pâdişâh askerine kumandan olacaksınız." dedi.

Molla Ahmed bundan sonra İstanbul'a geldi. Burada olan büyük âlimlerin derslerinden ve sohbetlerinden istifâde etti. İcâzet alarak hocalarının tavsiyesi ile Kastamonu'ya geldi. Burada halka doğru yolu göstermek ve talebelerine ilim öğretmekle meşgûl oldu.

Ahmed Dede daha sonra köyüne dönerek orada bir zâviye inşâ etti. Burada talebelerine ders verir, gelip gidenleri doyurup misâfirlerine ikrâm ederdi. Hiç kimseden hediye ve sadaka kabûl etmezdi. Helal rızık kazanmak için zirâatle meşgûl olurdu. Buğday ve çavdar ekimi yapar, cenâb-ı Hakk'ın bereketiyle kat kat verim alırdı. Hubûbatı doldurduğu ambarların ağzı açık durur, gelen giden ve ihtiyâcı olan herkes oradan serbestçe alırdı. Buna rağmen ambardaki hubûbât hiç bitmezdi. Bu sebeple Ahmed Dede'ye Çavdar Şeyhi denmişti.

İkinci Selîm Han şehzadeliğinde kendisini ziyaret ederek duâ istedi. Ahmed Dede ona, pâdişâh olacağını müjdeledikten sonra pekçok hayır duâ etti. Şehzade Selîm de Ahmed Dede'nin zâviyesi yanına güzel bir câmi inşâ ettirdi.

Ahmed Dede 1570 (H.978) yılında vefât etti. Kabri doğduğu köyde olup, ziyâretgahdır.

KALBURCU ŞEYHİ (Ahmed Dede)

Kânûnî Sultan Süleymân devri âlim ve velîlerinden. Aslen Kütahya'ya yakın Gırbalcı köyündendir. Halk arasında Kalburcu Şeyhi adıyla meşhûr olmuştur. Mihmandâr ve Çavdarlı adıyla da bilinirdi. kaynaklarda doğum târihi bildirilmemektedir. 1570 (H.978) senesinde vefât etti.

Önce kendi memleketinin âlimlerinden ilim tahsîl etti. Sonra Şeyh Sinân Karamânî'nin hizmetinde bulundu. Abdüllatîf Efendinin sohbetlerinden çok istifâde etti.Mânevî hâllere ve makamlara kavuştu.

Şöyle bir hâdise anlatılır: Henüz talebeyken, arkadaşlarıyla derse gidip gelirlerdi. Bir gün derse gittiklerinde, iki arkadaşıyle berâber her biri, gönüllerinden geçenlerin hâsıl olması için hocalarından duâ istediler. Hocaları bu talebelerini kırmadı. Onlar için duâ etti.Hocalarının duâsı bereketiyle, o talebelerden biri Pâdişâhın ordusunda komutan, biri de ilim ehli âlim bir kimse oldu. Ahmed Dede ise; hazret-i İbrâhim gibi çok mâl ve mülke kavuştu, zengin oldu. Daha sonra İstanbul'a geldi. Burada büyük zâtlardan olan Kütahyalı Merkez Efendinin yanında hizmet etti. Merkez Efendinin yanında İslâmiyetin güzel ahlâkını ve Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yolunu öğretmek için izin aldı. Yine büyük zâtlardan Kastamonulu Şâban Efendinin de iltifatlarına kavuştu.

İstanbul'dan ayrılıp memleketine geldi. Burada yaptırdığı zâviyesinde ikâmet eder, insanlara dünyâ ve âhiret saâdetinin yollarını öğretirdi.Hocasının duâsı bereketiyle çok mal ve mülke kavuştuğundan, herkese çok fazla ikrâmlarda bulunurdu. Gece-gündüz, gelene geçene yemek yedirir, açları doyururdu. Zâviyesinde sofra hiç eksik olmazdı. Çok kerâmetleri görüldü. Ömrü boyunca hiç kimseden hediye, maaş ve sadaka gibi şeyleri kabûl etmedi. Çiftçilikle geçinirdi. Tarlalarından elde ettiği ürünlerden, misâfirlerine yedirmek ve ihtiyaç sâhiplerine vermek için bir mikdar ayırmak âdetiydi. Hattâ hayvanlar ve kuşlar için bile yiyecek ve buğday ayırırdı.

Tarlaya ektiği buğday ve çavdarlar, normal tohumdan olmasına rağmen, çok güzel ve benzersiz olurdu. Bu sebeple Ahmed Dede'ye halk arasında Çavdar Şeyhi de derlerdi. Tarlalardan elde ettiği buğdayı bir anbara koyar, kapısını kapatırdı. Buğdayı anbarın altındaki oluktan alırlardı. Anbarın tamâmen boşaldığı hiç görülmedi. Bu sâyede hiçbir zaman zahire sıkıntısı çekilmezdi. Ahmed Dede'ye civar köy ve kasabalardan çok misâfirler gelirdi. Misâfirlere, ayrılırken birer çörek verir, onlar da bunu yol azığı yaparlardı. Her zaman; "Bu nîmetlerin hepsi, Ahmed Dede'nin hocası Abdüllatîf Efendinin duâsı bereketi iledir" diye Allahü teâlâya şükrederlerdi.

Sultan İkinci Selîm şehzâdeyken Ahmed Dede'yi ziyâret etmiş ve zâviyesi yakınında bir mescid yaptırmıştır. Kalburcu Şeyhi Ahmed Dede 1570 (H.978) senesinde memleketinde vefât etti.Kabri oradadır.

MUHYİDDÎN MUHAMMED

Osmanlı devri din ve fen âlimlerinden, tasavvuf büyüklerinden. İsmi Muhammed bin Abdullah, lakabı Muhyiddîn’dir. Âlimler arasında Mehmed Bey olarak tanınırdı. Doğum târihi ve yeri tesbit edilememiştir.

SÂKIB DEDE

Anadolu'da yetişen büyük velîlerden. İsmi Mustafa'dır. Endülüs'ten İzmir'e göç eden bir âilenin çocuğu olarak doğdu. Doğum târihi belli değildir. Babası ticâretle uğraşırdı. Sâkıb Dede doğmadan önce, annesi Halime Hâtun rüyâsında mübârek bir zât gördü. O zât; "Allahü teâlâ sana üç beş gün içinde bir oğul verecektir. Gözünü aç onun kıymetini bil. O bizim yüksek oğlumuz olacaktır. Sana da dünyâ ve âhirette faydası çok olacaktır." dedi. Annesinin bu rüyâsından birkaç gün sonra Sâkıb Dede doğdu.

âkıb Dede Mİsİr seyâhati sİrasİnda u?radİ?İ mevlevî dergâhlarİndaki, gelip geçmiŞ zâtlarİn hayatlarİnİ toplayİp meŞhûr Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyye isimli eserini yazdı. Geri dönüşünde Kütahya Mevlevîhânesi şeyhliğine tâyin edildi. Uzun süre burada hizmet ettikten sonra 1735 (H. 1148) senesinde vefât etti ve dergâhın bahçesine defnedildi.

Kütahya'da yetişen büyük velîlerden. Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin talebelerindendir. İsmi, Sinân bin Mecdüddîn bin Ahmed bin Seyyidî'dir. Doktor olduğu için, önceleri Hekim Sinân adı ile şöhret buldu. Şiirlerinde Şeyhî mahlasını kullandığı için, "Şeyhî" diye tanındı. Kütahya'da, Türkmen asıllı tanınmış bir âileden dünyâya geldi. Doğum târihi bilinmemektedir. 1431 (H.834) senesinde Kütahya'da vefât etti. Kabri, Kütahya'ya 7 km uzaklıkta Çiftepınar köyü yakınlarındadır.